Selçuk Alkan Malatya’da
KÜLTÜRYazar Selçuk Alkan’ın yazdığı "Kendin Oldukça Güzelsin" kitabı Malatya'da tanıtıldı. “Kendini keşfetmeyi ve kendisi olarak güzelleşmeyi canı gönülden isteyen” gençleri anlatan kitap, okurlarıyla buluştu.
Alkan, tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, kitabın gençlerin okuyacağı başucu kitaplarından olacağını belirterek,“ Yazmanın formülü ne olabilir diye sorarsanız yazmanın birincisi yetenek olması lazım. Bu işe gönül vermek lazım. Çok istekli olmak, çok okumak lazım. Bir şey dolacak ki içinden bir şeyler aksın. Bir birikim olması lazım. Ayrıca bugün şunu yazayım yada bunu yazayım diye düşündüğümüz zaman bu olmayabiliyor. Birikimleriniz bir gün artık bunu yazmam gerekiyor dediğiniz zaman yazıyorsunuz. Yoksa şimdi bana dersen eski şu konuda bir şey yaz belki çok güzel olmaz. Belki de hiç yazamam bunun bir İlham zamanı var. Bazen oluyor ki bir ay bir sene hiçbir şey yazamıyorsunuz. Bu işe öncelikle gönül vermiş olmak gerekir. Yoksa bu işte ben de bir kitap yazayım deyince hemen olmuyor. 2 Sayfa yazınca sıkılıyorsunuz. Çünkü saatlerce odaklanmanız lazım. Bilgisayarın başında düşünmeniz lazım. Yazdığınız her satır, her kelimenin bile bir sorumluluğu var. Yanlış kullanacağınız bir kelime bir cümle insanların değişik tepkilerine neden oluyor. Onun için bu işe gönül vermek ve azimle yazmak ve bol bol okumak gerekiyor. Çünkü insan okudukça daha farklı pencerelerden bakıyor. Bizimkinin bugünkü sıkıntımız da o değil mi? Çok fazla okuyan bir toplum değiliz. Okumadığımız içinde belli sloganlar, imajlar üzerinden, kararlar veriyor, şu şudur diyoruz. Onun alt yapısını incelemiyoruz. Biraz okursak ve değişik pencerelerden de bakarsak ister istemez fikirlerimiz daha da berraklaşacak ve toplumsal kutuplaşmadan uzaklaşacağız” dedi.
KİTAP YAZMAK BİR TUTKUDUR
İnsanların birbirlerine hoşgörü ve sevgiyle bakması gerekliliğini anlatan Selçuk Alkan, “ Birbirimize sevgi ile hoşgörü ile bakmak lazım. Yakın zamanda Mevlana Hazretlerinin Şebi Aruz töreni vardı. Bu tören içinde engin hoşgörü, sevgi ve saygı, yaratılanı yaratandan ötürü sevmek vardı. Ama bu biz bunları söylem olarak hatırlıyoruz. Sadece söylüyoruz. Yunus Emre diyoruz, Mevlana diyoruz, ama sokağa çıktığımız zaman bunları fazla göremiyoruz. Onun için bol bol okumak gerekiyor. Okuyup da düşünmek gerekiyor. Onun için, bildiğiniz gibi Kuranı Kerim'in ilk emri ‘oku’dur. Buradaki okumak ezberle anlamında değil, okurken kainatı oku, kendini oku ki dünyayı öğrenesin. Önce kendini öğren, benim yazma nedenim budur. Bir tutku olması lazım. Ben önce kendimi tanımak istiyorum. Herkes kendini tanıdığını zanneder. Ama bunun içinde en son çıkardığım kitap için de ‘Kendin Oldukça Güzelsin’ adlı kitabı biraz daha gençlere yönelik akıcı bir şekilde hazırladım. Buradaki amacım insanların kendilerini, kendilerine tanıtmaktı. Kendini bilen Rabbini bilir Rabbini bilen haddini bilir. İnsanın kendi olması derken bunu yani insan olmasını kastediyoruz. Dolayısıyla benim yazma nedenim budur. Tabii yazma da değişiyor, bir deneme yazarsın, mesela kendi fikirlerinizi ifade edersiniz.
ALACAĞIMIZ DAHA ÇOK YOL VAR
Benim birkaç tane tarihi romanım var. Bunu yazarken ciddi bir araştırma gerekiyor. ‘Aşk Güzergahının Gizemi’ diye bir kitabım çıkmıştı. Burada da günümüz insanının bir boşluk içerisinde, arayış içinde olduğu gözler önüne serilmişti. Buradaki bir insan İstanbul'da Aziz Mahmut Hüdayi Hazretleri'nin mezarı var. Kösem Sultan dizisinde de Sultan Ahmet'in hocası Aziz Mahmut Hüdai’nin hayatı ile tanışıyor hayatı birden değişiyor. Kitaplarımızda bunlardan bahsediyoruz, ama bunlardan bahsederken yaşadığı dönem İstanbul'un o zamanki hali, tarihi olayları ciddi ciddi araştırmak gerekiyor. Bu da bir heyecan yani, heyecan duymadan yazamazsınız. Bu da bir nevi motivasyon anlamındadır. Bende hem motivasyon hem de azim var belki ondan yazıyorum. Bir de çocukluktan beri yazıyorum, o zaman da yazmış olduğum bir sürü hikayeler var. Bir kısmı kayboldu. Son 10-15 yıldır böyle kitaplar içerisinde yol almaya çalışıyoruz. Tabii ki alacağımız daha çok yolumuz var diye düşünüyoruz. Edebiyat açısından daha çok öğrenmemiz gereken konular olduğunu düşünüyoruz” şeklinde konuştu.
SİYASETE PEK FAZLA GİRMİYORUM
Yazılarında siyasete pek fazla girmediğini belirten Alkan, “ Şimdi sokakta kahvede herkes hamasi nutuklar atıyor. Söylediğinin içinin, altının dolu olması lazım. Memleket şöyle böyle diyoruz ama şu anda girmiyorum, fakat bu girmeyeceğim anlamına da gelmiyor. Kitaplarım incelendiğinde zaten kitaplarım incelendiğinde zaten bu da açık bir şekilde anlaşılıyor. ‘Osmanlı'nın İstanbul projeleri’ diye bir kitabım çıktı. Özellikle Abdülhamit dönemini anlatıyor. O dönemde yapılan hizmetleri anlatıyor. Osmanlı'nın çöküş dönemlerinde bile o kadar da teknolojiden geri kalmadı. Fabrikaların, gazhanelerin, tersanelerin yapıldığını görüyoruz. O dönemde İstanbul'a gaz dağıtılıyor, elektrik hatları çekiliyor, tren yolu yapılıyor. Sultan Abdulhamid cebinden para harcayarak Mekke'ye kadar tren hattı döşüyor. Bugün gündeme gelen Kanal İstanbul projesi, o dönemde hem Avrupa Yakası'ndan hem Anadolu yakasından iki tane kanal projeleri yapılıyor. Tüp Geçit projesi Abdülhamit zamanında gündeme geliyor. Kendi tarihimize bizden olan şeyleri yazmaya çalışıyoruz. Öyle diyeyim. Abdülhamit devrini de zaten tarihçiler ele alıyor ama Sultan Abdülhamid devri bir başka. Seven de var sevmeyen de var. Bir taraftan Kızıl Sultan diyenler diğer yandan Cennet mekân Abdülhamit Han Hazretleri diyoruz. toplum olarak bizim zaman zaman İfrad- Tefrid arasında sıkıntımız da oluyor. Bir insanı toplum olarak ya çok yüceltiyoruz ya da yerin dibine batırıyoruz önce insan olarak bakmak lazım yaşadığı döneme bakmak lazım, şartlara bakmak lazım. Yaptıklarını bakmak lazım bana şahsen sorarsanız ben Abdulhamid Han'ı çok seviyorum ama kalkıp da bir ilahlaştırma anlamında düşünmüyorum. İnsani yönüyle bir siyasi lider olarak zamanın şartları var çok okursak düşünürsek tarafsızca bakabiliyoruz. Tabii ki bir dünya görüşümüz olacak” diye konuştu.
İlginizi Çekebilir